1950’li yıllar. Amerikalı mühendisler Türkiye’de. Bir kısım imar çalışmalarına rehberlik ediyorlar. Tabii bizde yol güzergahını belirleyecek alet yok, eleman yok. Amerikalı Mühendis bakar ki; Nafia mühendisleri eşeği yokuşa sürüyor, arkasından elemanlar şerit metre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp istikamet belirliyorlar. Amerikalı mühendis, bu sıra dışı yöntemi kavrayamaz ve sorar:
“Bu adamlar burada, bu eşekle ne yapıyorlar böyle?”
Beriki cevap verir:
“Rampadan geçirilecek yolun güzergahını belirliyorlar.”
“Nasıl yani, anlayamadım?”
“Eşek yüzde 7 eğimin üstüne çıkmaz, biz de eşeğin izinde kazık çakıp rampada yol güzergahı belirliyoruz” derler.
Amerikalı bu duruma keyiflenir:
“Türkler yolu eşekten öğreniyor” diyerek katıla katıla gülmeye başlar. Biraz yatışınca gene sorar:
“Peki, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?”
Yetkili cevap verir:
“Amerika’dan mühendis getirtiyoruz.”
Eşeğin püf noktası; iyi bir rehber olmasıdır. Eşek gittiği bir yolu hiç unutmaz ve o yoldan şaşmaz. Bu nedenle deve veya katır kervanlarının önüne daha önce bu yoldan gitmiş bir eşeği kılavuz olarak koyarlarmış…